1139 - Nilufer.ist
1776
post-template-default,single,single-post,postid-1776,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-theme-ver-7.7,wpb-js-composer js-comp-ver-4.7.4,vc_responsive
 

1139

19 Kas 1139

1139 son okuduğum kitabın 

kapağını kapattığım son sayfa sayısı 🙂

Patrick Rothfuss’un Bestseller olan Kral Katili Güncesi serisinin 2. Kitabının kapağını henüz kapattım ve size aktarmak üzere geçtim bilgisayarımın başına.

Bence Kral Katili Güncesi : 2.Gün Bilge Adamın Korkusu kitabının yazarını kendi tarifiyle tanımakla başlamalıyız işe; 1973 yılında K.Kolomb’un Asyanın doğu kıyıları zannederek keşfettiği yeni kıtada doğup, yaşadığı yerdeki hava koşullarının sertliği ve kablolu televizyonsuzluk yüzünden kendini kitaplara vermiş. Edebiyat alanında eğitim aldıktan sonra 7 yıllık çalışmasının ilk ürünü dünyada fırtınalar koparmış ve 32 dile çevrilerek yazara en iyi fantastik kurgu kitabı ödülünü kazandırmış, ikinci kitabı ise Ameriken çoksatanlar listesinde uzun süre bir numara olma başarısını göstermiş. Sözcükleri, gülmeyi seven, dans etmekten hoşlanmayan ve halen kablolu televizyonu olmayan yazarımız halen serinin diğer kitabını yazmakla, sivil itaatsizlik ve simya ile uğraşmaktadır.

2. Gün de yine Kvothe’nin sıradışı hikayesine devam ediliyor. Bir macera kıvamında geçen günler, gezilen yerler ve tanışılan insanlar yine çok renkli ve sonra ne olacak diye insanı sürüklüyor. Birinci kitap biraz hikayenin kurgusuna önem veridiği için daha genel kavramları okuyucuya vermeyi amaçlarken ikinci kitap tam anlamıyla detaylarla bezenmiş ve düşünce – duygu tasvirleriyle süslenmiş. Kitabı kapattığınız da yaratıcılık bu işte diyorsunuz.

Fantastik ve bilim kurgu kitapları bu yüzden daha çok seviyorum.

Yaşanmış veya günlük hayatta yaşanabilecek olayları kuvvetli bir kalem ile hikayeleştirebilirsiniz oysa tamamen hayal ürünü olan bir yeri bir çağı insanları ve yaşadıklarını okuyucunun hayal etmesini sağlamak ve bunda da başarılı olabilmek iki kat daha güç bence. Bir de saptama; bunu gözlerinizin önünde canlandırabiliyorsanız bu sizin okuyucu olarak algılarınızın ne kadar açık olduğuna  işaret ediyor.

En sevdiğim bölüm de ‘’Görüş Eksikliği’’ oldu:

Felsefe kısaca şöyle; En fazla şeyi cevap veremediğimiz sorulardan öğreniriz. Bunlar bizi düşünmeye sevk eder. Bir insana tüm cevapları verirsen elde ettiği tek şey bazı hakikatler olur. Ama ona bir soru verirsen kendi cevaplarını kendi arar. Böylece cevapları bulduğu zaman o cevaplara kıymet verir. Soru ne kadar zor olursa cevabı o kadar çok ararız. Aradıkça daha çok şey öğreniriz. İmkansız bir soru ise… hayır imkansız soru yoktur sadece görüş eksikliğin vardır!

* Haydi Bilge Adamın Korkusunu Öğrenmeye *

Yorum Yapılmamış

Yorum yap
CAPTCHA

*

Başa Dön