ARKASI YARIN-VII - Nilufer.ist
1543
post-template-default,single,single-post,postid-1543,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-theme-ver-7.7,wpb-js-composer js-comp-ver-4.7.4,vc_responsive
 

ARKASI YARIN-VII

31 May ARKASI YARIN-VII

GİGİ BÖLÜM 7

_ Gigi, hiç bir şey yemedin…

_ Aç değilim ki, büyükanne. Biraz daha kahve alabilir miyim?

_ Tabii yavrum.

_ Bir parmak da Combier?

_ Tabii tabii. Combier mide için bire birdir.

Açık pencereden, dışarısının gürültüleri ve ılık bir hava geliyordu. Gilberte, dilini uzatmış likör bardağının dibini yalıyordu.

_ Alicia halan görmesin, dedi. Madam Alvarez. Gigi’nin dudaklarında acı bir gülümseme belirdi. Eski ekose entarisi göğsünü sıkıyor, masanın altına uzun bacaklarını uzatmış geriniyordu.

_ Annem neyi prova ediyor, büyükanne, bugün gelmedi öğle yemeğine? Sahi Opera-Comique’den provası mı var?

_ Öyle dedi.

_ Bence burada olmamak için öyle söylemiştir.

_ Nerden çıkardın bunu?

Gilberte gözleri güneşli pencerede, omuzlarını  silkti.

_ Hiç laf olsun diye söyledim.

Likörü bitirince, sofrayı toplamak için ayağa kalktı.

_ Bırak Gigi ben yaparım.

_ Niçin büyükanne? Her zaman ben toplamıyor muydum?

Gözlerinin içine bakıyordu Madam Alvarez’in: ihtiyar kadın başını önüne eğdi.

_ Yemeği geç yedik, saat üçe geliyor Gigi, sen de daha hazır değilsin…

_ Bir saat ne me yetmiyor büyükanne.

_ Sana yardım edeyi mi? Buklelerin kafi mi?

_ Çok bile büyükanne. Kapı çalınırsa sen zahmet etme ben açarım.

Saat tam dörtte, Gaston Lachaille zile üç kere bastı. Odanın kapısı aralandı, çocuksu ve endişeli bir yüz, sese kulak kabarttı. Sabırsız bir el zili üç kere daha çalınca, Gilberte salonun ortasına kadar ilerledi. Sırtında eski ekose entarisi, ayağında da yün çorap vardı. Ellerini yumruk yapıp oğuşturdu, sonra koşup kapıyı açtı.

_ Hoş geldin Tonton Gaston.

_ Hain açmıyacak mıydın yoksa bana?

Salona girerken, kapıda omuzları çarpıştı, boğuk bir sesle ‘’Ah! Affedersiniz!’’ dediler, sonra beceriksizce gülüştüler.

_ Rica ederim, oturun Tonton. Aksilik işte giyinmeye vakit bulamadım. Halbuki siz… Şu lacivert serj’e diyecek yok.

_ Anlamıyorsun kumaştan, buna yünlü iskoç derler.

_ Doğru ne budala şeyim ben!

Gaston Lachaille’in karşısına oturdu, eteğini düzeltti. Bir müddet bakıştılar, sonra Gilberte yavaş yavaş kendine güvenini kaybetmeye başladı, iri iri açılan gözlerinde sonsuz bir yalvarma belirdi.

Lachaille:

Nen var Gigi? Diye fısıldadı. Konuşsana bir şey söylesene! Niçin geldiğimi biliyorsun değil mi?

Genç kız evet diye başıyla işaret etti.

Lachaille sesini daha alçaltarak:

_ İstiyor musun yoksa istemiyor musun? Diye sordu.

Gilberte alnına düşen bir perçemi kulağının arkasına sıkıştırdı, büyük bir gayretle yutkundu:

_ İstemiyorum dedi.

Lachaille iki parmağıyla bıyığının ucunu tuttu ve o bir çift koyu mavi gözden, pembe yanağın üzerindeki çil lekesinden, kıvrık kirpiklerinden, kudretinin farkında olmayan dudaklardan, o buğday rengi saçlardan, kızın bir sütun gibi kıvrılan adaleleri, pürüzsüz, çırıl çıplak o erkekimsi boynundan bir an için gözlerini ayırdı.

_ Sizin teklif ettiğiniz şeyi ben istemiyorum, diye Gilberte sözüne devam etti. Büyükanneme demişsiniz ki…

Gaston elini uzatarak onun sözünü kesti. Dişi sancıyormuş gibi ağzını hafifçe çarpık tutuyordu:

_ Bilmiyorum büyükannene ne söylediğimi bilmiyorum, tekrarlamana hacet yok. İstemediğin nedir, sen onu söyle bana. İstediğin başka bir şey varsa, onu da vermeğe hazırım.

_ Söz mü? Diye Gilberte haykırdı.

Lachaille’in omuzları düşmüş, bitkin bir hali vardı; başıyla tasdik etti. Gilberte bu yorgun, kederli adama:

_ Tonton bana bir istikbal sağlıyacağınızı söylemişsiniz büyükanneme.

Lachaille, güven verici bir sesle:

_ Hem de çok güzel bir istikbal, dedi.

_ Ama bu sitikbalin güzel olması benim onu sevmeme bağlı. Az şişirmediler başımı, yaşına göre geri kalmışın dediler, şunu dediler, bunu deidiler…. Fakat benim de aklımın erdiği bazı şeyler var. İstikbalimi sağlamanız demek, buradan ayrılmam sizinle gitmem ve yatağınıza girmem demektir…

_ Rica ederim Gigi…

_ İyi ama Tonton, siz bunları büyükanneme hiç sıkılmadan söylediniz, ben neden sıkılayım? Büyükannem de sıkılmadı, her şeyi söyledi bana. Ömürdür büyükannem, dünyayı to pembe göstermek istiyor. Fakat ben biliyorum. İstikbalimi sağladığınız gün, gazetelerde resimlerim çıkacak, çiçek bayramına, at yarışlarına, Deuuville’e gitmem gerekecek. Darıldık mı, Gil Blas ve Aşık Paris de dedikodularımız çıkacak. Beni terk ettiğiniz gün, hani şu Gentiane des Cevennes’i bıkınca nasıl başınızdan ssavmıştınız…

_ Bunu kimden öğrendin? Böyle şeyler mi anlatıyorlar sana?

Gilberte büyük bir ciddiyetle başını eğdi:

_ Büyükannemle Alicia halam anlatıyorlar. Sizin dünya ölçüsünde bir adam olduğunuzu onlar söylediler bana. Maryse Chuquet’nin mektuplarınızı çaldığını, onu mahkemeye verdiğini de biliyorum. Sonra kontes Parieqsky’yi de biliyorum: Boşanmış bir kadınla evlenmem dediğiniz için üzerinize ateş etmiş…. Görüyorsunuz ya, herkesin bildiğini ben de biliyorum.

Lachaille elini Gilberte’in dizine koydu:

_ Şimdi bunları bırakalım Gigi, eski defterleri karıştırmağa ne lüzum var? Geçmiş bitmiş artık hepsi.

_ Tabii Tonton, fakat tekrar başlıyacak. Dünya ölçüsünde bir adamsınız, bunda sizin ne günahınız var! Fakat ne yazık ki ben dünya ölçüsünde değilim, onun için de anlaşamayız.

Eteğinin kenarını çekerek Gaston’un elini dizinden kaydırdı.

_ Alicia halayla, büyükannem sizin fikrinizdeler. Ama bu iş birazcık olsun beni de ilgilendirdiği için, bana da söz hakkı düşüyor. Ben de olmaz diyorum.

Ayağa kalktı, odada beş aşağı, beş yukarı dolaşmağa başladı. Gaston Lachaille’in cevap vermemesi onu şaşırtıyor, yürürken ikide bir: ‘’ Değil mi ama… Yok daha neler!’’ diye söyleniyordu.

Gaston nihayet:

_ Anlamak istediğim bir şey var, dedi. Benden hoşlanmadığını saklamak için mi söylüyorsun bütün bunları? Beğenmiyorsan beni, açıkça söyel bitsin bu iş.

_ Daha neler, hiç beğenmez olur muyum Tonton? Sizi görünce çok memnun oluyorum! Bunu isbat etmek için, bende bir şey teklif edeceğim size. Eskisi gibi buraya gelirsiniz, hatta daha sık gelirsiniz. Kimse bir şey diyemez, nasıl olsa aile dostumuzsunuz. Bana şeker getiririsiniz, doğum günümde  şampanya getirirsiniz, her Pazar büyük ama çok büyük iskambil partisi yaparız. Böyle sakin bir hayat kötü mü olur sanki? Nedir o bitmez tükenmez yatak hikayeleri, inci gerdanlık ha kayboldu ha kaybolacak diye heyecan çekmeler, fotoğraflar, şu, bu…

Lachaille sözünü keserek:

_ Evet gerçekten hoş bir hayat, dedi. Ama bir noktayı unutuyorsun Gigi: BEN SENİ SEVİYORUM.

_ A! Diye genç kız haykırdı, hiç söylememiştiniz.

Gaston Lachaille sıkılarak:

_ Peki söylüyorum işte, dedi.

Gilberte, karşısında ayakta duruyor, hızlı hızlı nefes alıyordu. Gaston, bütün şaşkınlığına rağmen onun hiç bir hareketini gözden kaçırmıyor, dar korsajın içinde inip kalkan göğüslerini, şakaklarının aşırı kırmızılığını, şimdi kapalı duran fakat açılıp öpülmek için can atan dudaklarındaki titreyişi seyrediordu.

Genç kız nihayet:

_ Bir bu eksikti! Diye patladı. Öyleyse siz feci bir adamsınız! Hem seviyorsunuz beni, hem de herkesin herkes hakkında dedikodular çıkardığı, gazetelerin kötü kötü şeyler yazdığı bir hayata beni sürüklemek istiyorsunuz… İnsan sevdiğini böyle pis işlere karıştırır mı? Bir takım iğrenç maceralar… Hepsinin sonunda da ayrılmalar, kavgalar, Sandomirler, tabancalar ve lo… ve lodanum…

Öksürük nöbetine tutulmuş gibi sesler çıkararak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Gaston onu kollarıyla sardı, bir dal gibi kendine çekmek istedi, fakat Gilberte bir silkinişte kurtuldu ve piyano ile duvarın arasına sığındı.

_ Dur Gigi… Beni dinle.

_ Görmiyeceğim sizi sizi! Bir daha görmiyeceğim hiç görmiyeceğim sizi! Bana bunu yapacaktınız demek… Siz aşık falan değilsiniz, kötü bir adamsınız! Gidin burdan!

Ellerini yumruk yapmış, hırsla gözlerine bastırıyordu. Gaston yanına geldi, yüzünde öpecek bir yer aradı; fakat genç kızın ancak gözyaşlarıyla ıslanmış sesini duyunca Madam Alvarez koşa koşa geldi. Yüzü sapsarı kesilmişti. Kapıda bir an şaşkın şakın durdu sonra:

_ Aman Allahım Gaston, dedi nesi var bu kızın?

_ Nesi olacak istemiyor , istemiyor işte!

_ İstemiyor… diye Madam Alvarez tekrarladı. Ne sahi istemiyor mu?

_ İstemiyor dedik a! Laf anlamaz mısınız siz?

_ Hayır istemiyorum! Diye Gilberte tiz tiz bağırdı.

Madam Alvarez torununa korkuyla bakıyordu:

_ Gigi… çıldırdın mı kızım sen! Ben sana ne dedim… Gaston, Allah şahidim olsun, ben ona söyledim dedim ki…

_ Keşke hiç bir şey söylemeseydiniz! Diye Lachaille haykırdı.

Şimdi kederli ve bitkin bir hali vardı; küçüğe doğru döndü. Fakat Gilberte!in ancak hıçkırıklarla ssarsılan dar sırtını ve dağınık saçlarını görebildi. Boğuk bir sesle:

_ Aman bıktım artık! Diye haykırdı ve kapıyı çarparak çıkıp gitti.

Acele çağırılan Alicia hala, ertesi gün saat üçte atlı arabadan indi, kalb hastasıymış da nefesi tıkanıyormuş gibi yaparak merdiveni çıktı ve kızkardeşinin aralık bıraktığı kapıyı itti.

_ Küçük nerede?

_ Odasında. Çağırayım mı?

_ Acelesi yok. Nasıl?

_ Çok sakin.

Alicia küçük yumruklarını hiddetle havaya kaldırdı:

_ Çok sakin ha! Sen kalk tavanı başımıza indir, herkesi birbirine kat, sonra da sakin sakin otur! Ne günlere kaldık yarabbim!

Çiçekli tuvaletini kaldırdı, kızkardeşine sert sert baktı:

_ Peki karşıma geçmiş kazık gibi duruyorsun, ne yapmak niyetindesin şimdi?

Alicia’nın gül kurusunu andıran yüzüyle, kızkardeşinin ablak çehresi bir an karşı karşıya geldi, sonra Madam Alvarez kızgın bir sesle:

_ Ne yapmamı istiyorsun yani? Dedi. Kızcağızı zorla gönderemem ya!

_ Peki o piç kurusuyla konuşmadın mı?

Dolgun omlarını kaldırarak içini çekti:

_ Ne talihsiz kadınmışım ben! Böyle hayırsız evlat doğuracağıma, taş doğursaydım!

_ Sızlanmak marifet değil! Lachaille’in bu gidişini hiç beğenmiyorum, saçma harekette bulunabilir!

_ Hem de şapkasını burada bırkmış. Otomobile başı açık bindi. Mahallede herkes görmüştür.

_ Şu anda nişanlandığını veya Lianae ile barıştığını söyleseler, hayret etmem…

Madam Alvarez boğuk bir sesle:

_ Vaziyet son derece vahim, dedi.

_ Peki o piç kurusuyla konuşmadın mı?

Madam Alvarez dudağını ısırdı.

_ Gigi biraz deli doludur, yaşına göre geri kalmıştır ama bildiğin gibi değildir. Mösyö Lachaille’in dikkatini çekebilen bir kıza piç kurusu diyemezsin.

Alicia siyah dantelalarını havalandırarak hiddetle omuzlarını silkti:

_ Anladık anladık…. Kıymetli prensesinesen ne dedin bakalım, onu söyle.

_ Aile mesuliyetinden bahsettim. Hepimizin aynı yolun yolcusu olduğumuzu söyledim. Kendine ve bize çok faydası dokunabileceğini anlattım. Mantık dairesinde ne söylenebilirse, söyledim işte.

_ Peki ya mantıksız şeyler, onlardan hiç bahsetmedin mi? Aşk, seyahat, mehtap, İtalya? Bir insanı kandırmak için bir çok taraflarına birden dokunmalı! Uzak denizlerdeki yakamozlar çiçeklerin  içindeki ufak kuşlar, sonra fıskiyelerin dibinde, gardenyaların altında sevişen çiftler, bütün bunlardan bahsetmedin mi?

Madam Alvarez ablasına hüzünle baktı:

_ Bahsedemezdim ki Alicia insan bilmediği şeyden bahsedebilir mi? Ben hayatımda Cabiurg ve Monte Carlo dan uzağa gitmedim.

_ Uydurmaktan da aciz misin?

_ Evet Alicia.

İkiside sustular. Alicia karar verdiğini belli eden bir hareketle:

_ Çağır bakalım şunu, bir hesaplaşalım, dedi.

Gilberte odaya girdiği vakit, Alicia o tatlı ve hoppa ihtiyar kadın çehresini takınmış, omuz kenarına iliştirdiği gülü kokluyordu.

_ Günaydın Gigiciğim

_ Günaydın Alicia hala.

_ İnes!in söyledikleri doğru mu? Bir aşığın varmış senin? Hem de ne aşık? Sen hepimize taş çıkartacaksın, anlaşılan.

Gilberte evet diye başını eğdi, dudaklarında şüpheli ve zavallı bir gülümseme belirdi. Alicia, genç kızın taza yüzüne, morarmış göz kapaklarına ve hararetten yanan dudaklarına dikkatle bakıyordu. Gigi, ferahlamak için saçlarını iki tarakla şakaklarında toplamış, gözlerinin ucu hafifçe yukarı doğru çekilmişti.

_ Duyduğuma göre huysuzlukta yapmışsın, zavallı Mösyö Lachaille’i bir hayli hırpalamışsın? Aferin kızım!

Gilberte şüpheyle halasına baktı:

_ ben huysuz değilim ki hala. İstemiyorum o kadar.

_ Evet evet malım. İşine git demişsin, iyi etmişsin. Ama cehenneme kadar yolun var deme, çünkü kalkar gider. Kısacası, bu adamı sevmiyorsun.

Gilberte omuzlarını çocukça kaldırdı:

_ Tonton iyi adamdır.

_ Ben de onu söylüyorum, iyi adam ama sevmiyorsun. Bence bunda  bir kötülük yok, hiç olmazsa tesir altında kalmazsın. Ha bak, ona tutkun olsaydın, senin hesabına endişe duyardım. Lachaille esmer güzelidir. Sen onun Deauville’de çekilmiş mayolu resimlerini görsen, bana hak verirsin… Zaten vücut yapısına herkes hayran. Evet, aşık olsaydın doğrusu acırdım sana Gigiciğim. Daha işe başlarken aşık olmak… Bir erkekle başbaşa dünyanın öbür ucuna gitmek… Seni seven adamın kolları arasında her şeyi unutmk, ebedi bir bahar havasında aşkın sesine kulak vermek… Sana tesir etmiyor mu bunlar? Ne düşünüyorsun?

_ Düşünüyorum ki, ebedi bahar sona erince, Mösyö Lachaille başka bir kadınla gidecektir. Yahut sevgilisi, mesela ben, Mösyö Lachaille’den ayrılacağım, Mösyö Lachaille de gidip herkese durumu anlatacak. Sevgili için, yani benim için de başka bir adamın koynuna girmekten başka çare kalmıyacak. İstemiyorum. Ben değişiklikten hoşlanmam.

Kolları göğsüsleri üzerinde kavuşturdu ve belli belirsiz ürperdi:

_ Büyükanne, bir hap alabilir miyim? Üşüyorum yatacağım.

Alicia hala:

_ Aptal, diye haykırdı, senin gibilerine terzi çırağı bile çok! Haydi defol git bir tezgahtarla evlen!

_ Nasıl istersen hala ama şimdi yatmak istiyorum.

Madam Alvarez elini alnına koydu.

_ Hayır büyükanne, sadece üzüntülüyüm.

Başını Madam Alvarez’in omuzuna dayadı ve hayatın da ilk defa, olgun bir kadın gibi, ümitsizce gözlerini yumdu. İki kızkardeş bakıştılar.

_ Gigi, dedi Madam Alvarez, merak etme yavrum, üzerine varacak değiliz. Madem istemiyorsun…

Alicia kuru bir sesle:

_ Ne yapalım sağlık olsun, dedi.

_ Sonradan pişman olma. Biz vazifemizi yaptık, sana en doğru yolu gösterdik.

_ Biliyorum büyükanne. Ama gene de kederliyim.

_ Neden?

Gilberte cevap vermedi. Bir damla gözyaşı, tenini ıslatmadan yüzündeki ince ayva tüylerini yalıyarak çenesine doğru yuvarlanıyordu. Birden ayağa fırladı: kapı sert sert çalınmıştı.

_ Odur dedi mutlaka odur… Büyükanne, görmek istemiyorum onu, n’olursun sakla beni büyükanne

Tecrübeli Alicia hemen kulak kabartmıştı: genç kızın sesinde alışılmadık bir titreme, bir ihtiras vardı. Koşup kapıyı açmasıyla odaya dönmesi bir oldu. Gaston Lachaille, yüzü sapsarı, gözleri bulanık, peşinden geliyordu.

Şakacı bir sesle:

_ Günaydın Mamita, günaydın Gigi, dedi. Rahatsız olmayın, şapkamı alıp gideceğim.

Üç kadının da cevap vermediklerini görünce, kendine olan güveni sarsıldı:

_ N’oluyor yani, diye haykırdı, insan bir merhaba der hiç olmazsa!

Gilberte ona doğru bir adım attı:

_ Hayır, dedi şapkanızı almağa gelmediniz. Elinizde bir tane var, hem bir şapkanız kaybolmuş size vız gelir. Biliyorum gene beni üzmeğe geldiniz.

Madam Alvarez dayanamadı:

_ Eh diye bağırdı, bu kadarı fazla artık. Gigi, adamcağız ayağına kadar geliyor da..

_ Rica ederim büyükanne, bir dakika müsade et, sözümü bitireyim…

Eteğini çekti, kemerinin tokasını düzeltti sonra Gaston’a yaklaştı:

_ Ben iyice düşündüm, Tonton, iyice hesapladım…

Gaston korktuğunun başına geleceğini anlamış gibi sözünü kesmek istedi:

_ Gigiciğim yemin ediyorum sana…

_ Yemine hiç lüzum yok. Ben düşündüm ve kararımı verdim: sizsiz bedbaht olmaktansa sizinle bedbaht olmak daha iyi. Şu halde…

Kelimeler boğazında düğümleniyordu:

_ Şu halde… İşte. Günaydın. Günaydın… Gaston. Her zaman ki gibi ona yanağını uzattı. Gaston önce direnen genç kızın yavaş yavaş hareketsizleşip kolları arasında eridiğini uysallaştığını duyuncaya kadar dudaklarını onun yanağından ayırmadı. Madam Alvarez ileri doğru hamle yapacağı sırada, Alicia’nin sabırsız küçük eli onu yakaladı:

_ Bırak. Karışma. Görmüyor musun, iş çığrından çıktı! Diyerek, gür saçlarını büyük bir güvenle Lachaille’in omuzuna döken Gigi’yi gösterdi.

Mesut adam Madam Alvarez’e döndü:

_ Mamita. Gigi’yle evlenmek şerefini, müsaadesini, sonsuz sevincini bana…

* MUTLU SON  *

Yorum Yapılmamış

Yorum yap
CAPTCHA

*

Başa Dön