TARİHİN BİR GİZEMİ; QUIPU〆 - Nilufer.ist
2200
post-template-default,single,single-post,postid-2200,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-theme-ver-7.7,wpb-js-composer js-comp-ver-4.7.4,vc_responsive
 

TARİHİN BİR GİZEMİ; QUIPU〆

08 Eki TARİHİN BİR GİZEMİ; QUIPU〆

Quipu-İnka Konuşma Düğümleri

Konu çok dar kapsamlı gibi görünse de araştırırken beni; ilk kurulan medeniyetlerin aynı dönemlerde farklı coğrafi konumlarda benzer gelişim göstermesinin nasıl açıklanabileceği hakkındaki, bilim camiasının üzerinde bir türlü uzlaşamadığı değişik teoremleri keşfetmeye kadar getirdi. Kimileri medeniyetlerin ilk oluşumunda kıtaların bugünkü gibi ayrı değil aksine birleşik iki kıta şeklinde olduğu ve uygarlıklar arası temas sağlandığı yönünde  bir inanca sahip. Diğerleri ise bu temasın sadece deniz ve Bering boğazı yoluyla sağlanabileceği gibi dar bir bakış açısına inanıyor. Bir de farklı uygarlıklarda ortaya çıkan aynı tarz mitlerden yola çıkanlar var ki bu konuya Marduk yazı dizimizde değinmiştik. Kısacası bu konu üzerinde daha çok konuşuruz.

Picture 3Quipu, İnka İmparatorluğu’nda ve And dağları bölgesindeki İnka-öncesi topluluklarda kullanılan bir kayıt ve hesap sistemidir.

Yazıya sahip olmayan İnka yönetimi doğal sayıları çeşitli renklerdeki sicimler üzerine düğüm silsileleri oluşturma yoluyla temsil etmekteydi ki, bu işaretler bütününe quipu adı verilirdi. Quipu sistemiyle tarihi olaylar da kaydedilebilmekteydi.

Caral halkı, günümüzden beş bin yıl önce, Peru’nun And Dağları bölgesinde Amerika’nın ilk medeniyetini kurmuştu. Mısır, Mezopotamya, Hint uygarlıkları birbirlerinin bilgi birikiminden yararlanıp yükselirken, onlar tüm dünyadan uzak, tek başlarına geliştiler.

Caral’da bulunan “quipu”lar Caral toplumunun gelişmişliğini kanıtlıyor. Bu sistem diğer And Dağları toplumlarında da görülüyor.Picture 1

San crıstobal De Paraz, Peru – And dağlarındaki 4 bin metre rakımlı bu köyün dış dünyadan kopukluğu, arkeolojinin çözülemeyen gizemlerinden birinin korumasını sağladı. Osmanlı İmparatorluğu ve Çin’in Ming hanedanlığının aksine, aynı dönemde hükmeden İnkalar nasıl oldu da yazılı bir dilleri olmadan büyük, yönetimi zor bir imparatorluğu yönetti. Bunun sırrı henüz çözümlenememiş “quipu”adı verilen hasır düğümlerde gizli. Arkeologlar İnkaların “quipu”yu (lama ya da alpaka hayvanlarının tüyünden yapılan hasır ipler) yazıya alternatif olarak kullandığını söylüyor. Bu gelenek, onların bugün Kolombiya’nın güneyi olan yerden Şili’nin kuzeyine kadar olan bölgede iletişim kurmalarını sağlamış olabilir. Bir kaynağa göre yalnızca 600-700 kadar “quipu”nun günümüze gelebildiği düşünülüyor. Koleksiyonerler, aralarında Berlin Etnografya Müzesi’nde sergilenen 300 tanesinin de bulunduğu bu “quipu”ların çoğunu on yıllar önce Peru’dan kaçırmışlar. Çoğunun 1583’te İspanyol yetkililer tarafından puta benzediği gerekçesiyle tahrip edildiği düşünülüyor. Ancak lama ve sığır yetiştirerek, çavdar tarlalarını hasat ederek geçimini sağlayan 500 kişinin yaşadığı Rapaz köyünün halkı, İnka İmparatorluğu sırasında ve çok sonrasında quipunun rolüne dair ipuçları veriyor. Köy, geleneksel olarak hâlâ kullanılan son “quipu” koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. And Dağlarındaki bu yüksek bölgede çocuklarıyla birlikte yaşayan 48 yaşındaki çoban Marcelina Gallardo, “Quipu larımıza baktığımda atalarımızın benimle konuştuğunu hissediyorum. “Quipu” buradaki yaşantımızın merkezinde” diyor. Dünyada kayıp dillerin çok azı “quipu” kadar deşifre edilmesi zor. Harvard Üniversitesi’nden araştırmacılar, halen And dağlarında yaşayan milyonlarca kişi tarafından konuşulan İnka dili Quechuacada düğüm anlamına gelen “quipu”yu anlamak için yaptıkları son çalışmalarda veri tabanları ve matematiksel modeller kullanmış. Bu köydekiler bile Kaha Wayi adı verilen bir ayin evinde saklanan “quipu”ların içinde gizli bilgiyi anladığını iddia etmiyor. “Quipu”ların karmaşık örgüleri düğümler ve küçük figürlerle süslü. Hatta bu figürlerin bazıları içinde kakao yapraklarıyla dolu çantalar tutuyor.

Picture 5 “Rapacino” adı verilen köylülerin “quipu”ları çözme yeteneği, uzun yıllar önce ölen yaşlılarla birlikte yok olmuş. Yapılan incelemeler, Rapaz’da “quipu” yapılan dönemin, İspanyolların İnkaları mağlup etmesinden çok daha sonra başladığını gösteriyor ve uzmanlar bunların İnkalar tarafından tasarlanan “quipu”lardan çok farklı olduğunu söylüyor. Rapaz’ın “quipu”larını depreme dayanıklı bir kutuda korumasına yardımcı olmak için kısa süre önce başlatılan bir projeye öncülük eden Wisconsin Üniversitesi’nden Antropolog Frank Salomon’a göre, şimdi bile Rapacinolar Kaha Wayi’de “quipu”larının yanında ayinler düzenliyor. Bir ayinde, köylülerin buz gibi bir gecede Rapaz’ı çevreleyen tanrılar olarak tapınılan dağlara doğru yürüyerek yağmur duasına çıkması gerekiyor. Daha sonra yanan lama yağına bakıyorlar ve alevlerden geleceği okumaya çalışıyorlar. Sonra da Hint domuzunu kurban ediyorlar. Bu tür geleneklerin ve Rapaz’daki “quipu”ların günümüze dek korunması, yüzyıllar boyu devam eden zorluklar karşısında köyün nasıl dirençli olduğunu kanıtlıyor. Rapaz’da köylüler “quipu”larını halen bir gün bugünkü medeniyetler yıkılırsa, Batılıların İncil’i ya da başka bir kutsal belgeyi koruyacağı gibi koruyor. 42 yaşındaki Fidencio Alejo Falcon “Burada kalmalılar çünkü bizim insanlarımıza aitler. Onları asla bırakmayacağız” diyor.Picture 4

Ataları, Piramitler kurdular, yazının icat edilmediği bir dünyada bilgilerini ipe düğüm atma yöntemiyle kayıt altına aldılar.

Mesajlar düğümlü iplerle taşınıyormuş. İspanyollar zamanında bu düğümlü iplerin ne işe yaradığını anlamadığından yakarak yok etmişler. Günümüzde sadece 750 Quipu kalmış. Halbuki bunlar yakılmasaydı kim bilir tarihe nasıl ışık tutardı..

Birkaç feet uzunluğunda farklı renklerde iplerden oluşmuş bir sicim; ucunda birçok saçak sallanıyor; her renk anlaşılır bir nesneyi ifade ediyor; böylece düğümler şifre vazifesini görüyorlar. Araştırmacıların belirttiği gibi, “Quipus’un gizemli bilimi Peruluların birbirleri ile fikir alışverişi yapmalarını sağlamış ve onları gelecek nesillere aktarmayı amaçlamıştı”… Nasılsa, her bölgenin bu ayrıntılı kayıtları kendilerine göre ayrı bir yorumlama yöntemi vardı. Böylece her quipus sadece bulunduğu bölgede anlaşılabilirdi. Arkeologların aktardığına göre; “Mezarlardan çıkarılan birçok quipus renk ve doku açısından mükemmel korunmuş durumda bulunurken, eski eser arayıcılarının her bulduklarının tam yerini not etmeyi ihmal etmeleri yüzünden, sözleri telaffuz edebilecek dudaklar sonsuza kadar fonksiyonlarını yitirmişler, böylece bütün öğrenmek istediğimiz o en son günde açıklanana dek mühürlenmiştir…

İnsan ister istemez arkeologların sıkça tekrar ettikleri ‘en iyi korunan bulgu toprak altındaki bulgudur’ sözünü hatırlıyor. Daha ehil eller onları bulana kadar arkeolojik eserler keşke oldukları yerlerde kalsalar.

Picture 1

Yorum Yapılmamış

Yorum yap
CAPTCHA

*

Başa Dön