AŞK BİR YALAN ADEMLE HAVVADAN KALAN - Nilufer.ist
2317
post-template-default,single,single-post,postid-2317,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-theme-ver-7.7,wpb-js-composer js-comp-ver-4.7.4,vc_responsive
 

AŞK BİR YALAN ADEMLE HAVVADAN KALAN

14 Oca AŞK BİR YALAN ADEMLE HAVVADAN KALAN

Küçüktüm hayal meyal hatırlıyorum

Kamuran Akkor söylerdi bir şarkı vardı; Aşk eski bir yalan Adem ile Havva dan kalan !

Buldum Youtube da orjinal kayıt var…

Bir sürü Adem ile Havva yazısı okumuşuzdur T.Lobsang Rampa’nın İkinci Beden adlı kitabında yer alan başka bir anlatım tarzındaki hikayesini paylaşmak istedim.

Screen shot 2015-01-14 at 3.23.02 PM

Bu arada Tuesday Lobsang Rampa çağımızın en ünlü gizemcilerinden Tibetli bir doctor lama. Kendi hayatını, yaşadıklarını ve deneyimlerini anlattığı Üçüncü Göz ve İkinci Beden isimli kitaplarını Uzak Doğunun gizemleri ve okült güçler, doğaüstü olaylarla ilgilenen okuyucuların okumasını şiddetle tavsiye ederim.

Adem ve Havva’nın hikayesinin dişi ve eril, kandırma ve kanma hatta cennetten kovulma versiyonlarından farklı bir bakış açısıyla anlatımı:

‘’ Tarih boyunca, dünyanın bütün büyük dinsel eserlerinde bazı öyküler yer almıştır. Bunlara kimileri inanmıştır; kimileri de-belki de daha büyük bir içgörüyle- onları efsaneler olarak, bazı bilgileri gizleyen efsaneler olarak kabul etmişlerdir; ki bunlar öyle rastgele kimselerin önüne atılmaması gereken, böyle ellerde tehlikeli olabilecek türden bilgilerdir. Adem ile Havva öyküsü de bu tür bir bilgiyi içermektedir. (Ki sizde bu bilgiyi alıp sindirme farkındalığına erişmişsiniz ki bu yazıyı okuyorsunuz biliyorsunuz hiç bir şey tesadüf değildir!)

Cennet Bahçesi’nde, Havva bir yılan tarafından ayartılarak Bilgi Ağacı’nın meyvesini yemiş, sonra aynı meyveden Adem’e yedirmiş ve bu ağacın meyvesini yedikleri için de, birbirlerine bakıp çıplak olduklarını fark etmişlerdir. Bu yasak bilgiyi elde ettikleri için de Cennet Bahçesi’nde kalmalarına izin verilmemiştir.

Cennet Bahçesi, cahilliğin mutlu ülkesidir ki, orada olan kimse hiçbir şey den korkmaz; çünkü hiçbir şey anlamaz, içinde bulunduğu bütün niyet ve maksatlar hakkında bilinçsizdir, bir lahana gibi. Fakat bu öykünün bir de daha ezoterik bir anlatımı vardır.

Kadın ve erkek, bir iskelet üzerine yapıştırılmış bir protoplazma, bir et kütlesi değillerdir.İnsan bundan çok daha büyük bir şeydir ve olabilir. Burada, dünyada bizler Yüksek Benliğimiz’in elindeki kuklalardan ibaretiz. Yüksek Benliğimiz, geçici bir süre astral alemde (astral varlık olarak) mekan tutar ve astralın kuklası ve aleti olan fiziksel beden aracılığıyla deneyimler edinir.

Fizyologlar ve diğerleri, insane bedenini parçalara ayırıp incelemişler ve her şeyi bir et- kemik yığınına indirgemişlerdir. Onlar bu kemiği ya da o kemiği, bu organı ya da o organı tartışabilirler, fakat bunlar hepsi maddi şeylerdir. Onlar daha gizli şeyleri, somut olmayan, fiziksel varlığı olmayan şeyleri, Hintliler’in, Çimliler’in ve Tibetliler’in yüzyıllar öncesinden bildikleri şeyleri ne keşfetmiş, ne de keşfetmeye çalışmışlardır.

Omurga gerçekten de çok önemli bir yapıya sahiptir. O, içinde omuriliği barındırır, ki onsuz insane felç olur, onsuz insan insan olarak işe yaramaz. Fakat omurga bundan daha büyük bir önem taşır. Omurilik sinirinin tam ortasında bir başka boyuta uzanan bir kanal vardır. Kundalini olarak bilinen güç, uyarıldığında bu kanaldan geçer. Doğuluların ‘Ateş Yılan’ dedikleri kundalini, omurganın en alt kısmında bulunan yaşam gücüdür. Gerçekten de bu, omurganın kökünde çöreklenmiş, fakat çeşitli nedenlerden dolayı şimdilik kapalı bulunduğu yerden kaçamayan, muazzam güce sahip bir yılan gibidir. Ve nasıl bir araba silindirlerdeki karışımı ateşleyecek elektrik olmadan çalışmazsa, insanlar da kundalini denen yaşam gücü olmadan bedenli yaşam sürdüremezler.

Sıradan batılı insanlarda bu güç uykudadır, kullanılmamaktan dolayı hemen hemen atıl haldedir. Uyanmış doğulularda bu yılan gücü, omurga siniri içindeki kanal boyunca yükselir, doğruca beyne ve oradan daha öteye, astrala (astral aleme) yükselir. O yükselirken onun büyük gücü her bir çakrayı ya da güç merkezini faaliyete geçirir; göbek, gırtlak ve diğer çeşitli kısımlardaki merkezler gibi. O merkezler uyarıldığı zaman kişi canlılık ve güç dolar, etkinleşir.

Bu yılan gücü tam kontrol edilebildiği zaman, insan hemen hemen her şeyi başarabilir. Telepati, durugörü yeteneklerine sahip olmanın ötesinde, dağları yerinden oynatabilir, su üstünde yürüyebilir, havaya yükselebilir ya da kendisini toprağa gömmelerine izin verebilir ve belirtilmiş herhangi bir zamanda oradan canlı olarak çıkabilir. Kısacası, iki dünya arasında yaşar; istediği zaman birinden diğerine kolaylıklageçebilir.

İşte, Havva’nın yılan tarafından ayartılması efsanesinde de bunu görüyoruz. Başka bir deyişle, herhangi bir biçimde, Havva kundalini hakkında bir şeyler öğrendi. O omurgasının kökünde çöreklenmiş yatan yılan gücü uyandırabildi ve o güç omurga boyunca büyük bir güçle yükseldi ve onun beynini uyandırdı ve ona bilgi verdi.  Burada yılan kundalini gücü, elma ise bilgi meyvesidir. Böylece bu durum öyküde, Bilgi Ağacı’nın meyvesinden yediği şeklinde anlatılabilir. Havva bu bilgiye sahipti; dolayısıyla insan bedeninin çevresindeki gücü, aurayı görebiliyordu. Adem’in aurasını görebiliyor onun düşüncelerini ve niyetlerini sezbiliyordu.  Ve Havva tarafından ayartılan Adem de kendi kundalisini uyandırdı böylelikle Havva’yı olduğu haliyle görebilmiş oldu.

Gerçek şu ki; her biri diğerinin auraasını seyretti, diğerinin maddi bedenle örtülü olmayan çıplak astral bedenini gördü; böylece de bir diğerinin tüm düşüncelerini, tüm arzularını ve tüm bilgilerini görebildi ki bu, Adem ve Havva’nın bulundukları tekamül aşamasındayken olmaması gereken bir şeydi.

Eski rahipler, belirli koşullar altında auranın görülebileceğini ve kundalininin seks yoluyla uyandırılabileceğini biliyorlardı. Böylece rahipler geçmiş günlerde seksin günah olduğunu, seksin bütün kötülüklerin kaynağı olduğunu ve Havva Adem’i ayarttığı için  seksin dünyanın çöküşüne neden olacağını söylediler. Onlar bunu böyle öğrettiler, çünkü bazen seks bir çok insanda omurganın kökünde uykuda bulunan kundaliniyi harekete geçirebilir.

Kundalini gücü, kurulmuş saat zembereğinin aniden kontrolsüz boşalmasında olduğu gibi bir usta denetimi olmadan yanlış şekilde harekete geçirilirse tahrip edici olabilir, hatta deliliğe sebep verebilir. İnsan da kundalini uyandığı zaman insan bedenindeki tüm moleküller tek yöne yönelir ve insan bedeni hayat ve sağlıkla dolup titreşir, insan bilgi de güçlenir, her şeyi görür hale gelir.’’

Kitapta pek çok farklı yaklaşımlar, deneyimler ve öğretiler bulacaksınız iyi okumalar 🙂

Screen shot 2015-01-14 at 3.18.33 PM
Yorum Yapılmamış

Yorum yap
CAPTCHA

*

Başa Dön